Son birkaç aydır yaşadığımız gelişmeleri değerlendirdiğimde, içinde bulunduğumuz global sağlık krizinin, devam edeceği süreye bağlı olarak orta veya büyük boyutta global bir mali ve ekonomik krize dönüşeceği kesindir. Her ülke sağlık krizindeki başarı seviyesi ile ters orantılı olarak ekonomik ve mali kriz yaşayacaktır. Yani sağlık krizini başarı ile yönetenlerde iyileşme süreci kısa ve ekonomik hasar az olduğu gibi, sağlık krizinde çuvallamış, süreçleri uzamış ve ekonomik hasarı yüksek olanların pazarlarını da ele geçirme şansını yakalayabileceklerdir. Büyük olasılıkla dünyada ekonomik dengelerde önemli değişiklikler olacaktır. İlk kriz noktası olan ve ekonomik olarak çok büyük darbe yiyen Çin o kadar kısa süre içinde ve büyük bir başarı ile toparlanıyor ki tüm beklentilerin aksine, sağlık krizinden kıvranan Avrupa Birliği ve muhtemelen çok büyük bir kriz yaşayacak ABD ekonomileri karşısında önemli bir ekonomik sıçrama avantajı yakalayacaktır. İlave olarak virüs başlangıç noktası olması sebebiyle tüm dünyada bir çekingenlik duygusu ve negatif önyargı oluşturan Çin, başarılı kriz yönetimi ve ortaya koyduğu 10 günde hastane yapımı gibi görülmedik örneklerle negatif önyargıyı yıktığı gibi imajını da hızla geliştirmektedir. Yani Çin virüs sınavının kazananıdır!
Çin den sonra ikinci kazanan sanırım Avrupa dan bir ülke, Almanya olacaktır. Krizin başından bugüne kadar yaptıklarıyla sınavı başarı ile geçeceği izlenimini vermektedir. Tüm dünyada mühendisliğin ve disiplinli gelişmenin merkezi olarak bilinen Almanya AB’nin en güçlü ve lider ülkesi olduğunu kesin bir biçimde göstermiştir. Umarım ülkemizde bu sınavdan başarı ile çıkanlar arasında olur ve değişecek dünya düzeninde daha üst sıralarda yerini alır.
Diğer bir değişim yönetim şekillerinde olacaktır. Yaklaşık 10-15 yıldır dünyada öne çıkan akım muhafazakar ve sert yönetim tarzlarıydı. Bugün Dünya siyasetini yönlendiren liderlere baktığımızda genelde bu tanıma uyan ve birbirlerine yakın çizgide olan kişilerdir. Global kriz atlatıldıktan sonra toplumlar ve yönetimdeki liderler arasında bir hesaplaşma olacağı kesin. Sağlık krizi ve ekonomik kriz yönetimindeki başarı seviyeleri toplumların davranışını yönlendirecek ve liderlerin ömrünü belirleyecektir. Ama kesin olan bir şey, önümüzdeki on yılda yükselecek liderler, daha demokratik, insan ve toplumun gelişmesi odaklı, eğitime, bilime ve tarıma önem veren, doğal kaynaklara değer veren kişilerden olacaktır. Bu yöntemleri savunanlar toplumlar tarafından desteklenecektir.
Gelelim şirketlere; bu kriz ortamı şirketler ve yönetimleri içinde büyük bir sınavdır. Kriz ortamını nasıl değerlendirdiklerine bağlı olarak hayatta kalacaklar ve yok olacaklar belirlenecektir. İş hayatımda 1991 körfez krizinden bugüne çok sayıda kriz yaşadım. Hepsinden edindiğim tecrübe, kriz dönemini iyi değerlendiren şirketlerin krizden güçlenerek çıktıkları ve rakiplerinden birkaç adım öne geçtikleridir. Şirketler krizlerde iki tür davranış sergilerler;
- Tüm faaliyetleri durdurarak tam anlamıyla uyku ve korunma moduna geçerler (Pasif mod)
- Sadece üretim faaliyetlerini durdurur, Arge-Ürge-Proje-Sistem-Eğitim faaliyetleri devam eder (Aktif mod)
Pasif modu tercih etmek, maddi imkanların el verdiği oranda değerlendirilebilecek bir gelişim, yenilenme ve güçlenme zamanını kaybetmek anlamına gelir. Üretim sürerken yoğunluk nedeniyle yapılamayanları yapma zamanıdır bu aslında. Ele geçmez kıymette bir zamandır ve maalesef bunu değerlendiremeyenlerin kaderi bu noktada belirlenmektedir. Yavaş yavaş geri kalarak yok oluşa gidecek ve önlenemez bir gidiş!
Aktif modu seçenlere diyecek bir sözümüz yok. Aktif ve çevik olmak tercihleridir. Etobur olmayı seçmişlerdir. Pasif modu seçenleri yiyerek beslenecek, güçlenecek ve gelişeceklerdir. Gelecek her zaman onların olacaktır.
Saygılarımla
Mesut Biricik
Danışman/Eğitmen
Mobile: 0 532 441 02 22